Klasik edebiyata giriş kitapları..
Don Kişot - Cervantes: La Manchalı yaratıcı asilzade Don Kişot, İlhan İrem'in şarkılarına bile malzeme olmayı başarmış bir süper kahraman. Belki de yel değirmenlerine karşı savaşan, şövalyelik ruhunu diriltmeye niyetli bir zavallı.
Esasen Don Quijote diye yazılıyor ve "Don Kihote" diye okunuyor ama bize kalırsa abartmayın. Don Kişot, başından büyük işlere bulaşan, korkusuz bir kahramandı ve her önemli edebiyat eseri gibi idealizmi anlatan alt metinleri, esas hikayesi kadar önemliydi. Cervantes'in 1605'te yazdığı kitap, iki cilt ve 900'den fazla sayfadan oluşuyor. Edebiyat kurdu olmak şıp diye olacak iş değil haliyle.
2002'de, dünyanın en seçkin yazarlarından oluşan 100 kişilik bir kurul tarafından 'yazılmış en iyi kurgu eser' seçilmişti. İlk yazılmış roman olduğunu da unutmayalım. Dünyada İncil'den sonra en fazla basılmış kitap da bu. Sadede gelirsek, edebiyat kurdu olmak için okumaktan başka alternatifiniz mevcut değil.
Suç ve Ceza - Dostoyevski: Rus edebiyatının başbakanı Dostoyevski'nin "Suç ve Ceza"sı, pek az kitabın başarabildiği bir şeyi; olayları bir film izliyormuş berraklığıyla kafanızda canlandırabilmeyi başarıyor. Aynı şeyi Tolstoy için de söyleyeceğiz daha sonra.
"Suç ve Ceza"da karakterler o kadar iyi betimleniyor ki betimlenmekten daha çok biçimleniyorlar adeta. Eserin uzun olduğuna bakıp umutsuzluğa kapılmayın, uzun kitapların mutlaka zor olması gerekmediğini Don Kişot ile anlayamadıysanız bu kez anlayacaksınız.
Vicdan mevhumunu sorgulayan, insanın kendi ile hesaplaşmasını, suç işlemenin altında yatan psikolojiyi çözümlemeye çalışan -çalışan mı dedik, çözümleyen demeliydik- bu büyük roman, sadece okurken değil, okuduktan sonra da kafanızı kurcalamaya devam ediyor. Tolstoy, Dostoyevski için ne demiş biliyor musunuz: "Onun kalemini Tanrı kullanıyor". Kimseye başka laf etmek düşmez artık.
Savaş ve Barış - Tolstoy: Rus edebiyatının bir diğer önemli yazarı Tolstoy'un, dünya edebiyatının en önemli romanlarından biri olan "Savaş ve Barış"ına geldi sıra. Kitap, Napolyon'un Rusya'yı işgali arka planında, barındırdığı beşyüzden fazla kahramanın ruhsal durumunu, tarihe yön veren kahramanların aslında tarihin birer oyuncağı olduğunu anlatan huzursuz bir eser. Çeşitli yayınevlerinden çıkmış, 700 sayfadan 2000 sayfaya kadar farklı kalınlıkta pek çok baskısı var. Tolstoy'un kitabına başta "savaş, ne işe yarar ki" anlamına gelen Rusça bir isim koyduğu, ancak daha sonra değiştirdiği söylenir. İlgili Seinfeld bölümünü düşünerek gülüyoruz ama gayet ciddi bir kitap karşımızdaki.
Parma Manastırı - Stendhal: "Parma Manastırı"nda, Rönesans sırasında bir İtalyan prensliğinde yaşanan entrikalar anlatılır. Romanın kahramanı Fabrice Del Dongo, özgürlüğüne düşkün, romantik, sıra dışı, aşka bağımlı bir soyludur ve bu özellikleri toplum kurallarına ters düşmektedir. "Parma Manastırı", bugünkü önemini biraz da Balzac'ın kendi dergisinde bu romanı üstüste üç kere okuduğunu ve bir başyapıt olduğunu yazmasına borçlu. Elbette Stendhal'ın sürükleyici dili, okurken sizi şaşırtan ve umutlandıran hikayesine ek olarak.
Ölü Canlar - Gogol: "Ölü Canlar", Rus toplumuna, sınıfsal sisteme ve kanunlara yönelik mizahi ama sert bir eleştiri. "Ölü Canlar"ın başarısının sırrı diğer başarılı eserlerle aynı; karakterleri ve olayları gözümüzün önünde yaşanıyor gibi başarıyla anlatması. Okurken, Rus soyluları ve köylüleri arasındaki ilişkileri, sanki o toprak sisteminin bir parçasıymışsınız gibi iyi anlıyorsunuz. Bunun sırrı da diyalogların akıcı olması ve günlük hayatı anlatan uzun tasvirlerle atmosferi hissedebilmeniz. Dostoyevski için "kalemini Tanrı kullanıyor" dendiyse, Gogol için de "yazdıklarını aslında şeytan yazıyor" denmiş. Döneminde anlaşılmamak ve saçma sapan biçimde suçlanmak, önemli bir kitap yazdığınızı göstermez de neyi gösterir?
İhtiyar Adam ve Deniz - Hemingway: "İhtiyar Adam ve Deniz", bu on kitap içinde belki de en sevdiğimiz üç kitaptan biridir. Tabii ki bu öznel görüş sizin üzerinizde bağlayıcı olmayacaktır. Yine de romanın edebiyat dünyasındaki saygınlığı ve Pulitzer ödüllü, hatta Oscar ödüllü olması (filmi bile çekildi), özel ihtimam göstermeniz gereken kitaplardan biri olması durumunu gözünüze sokmuyor da ne yapıyor?
Yaşlı bir balıkçının, büyük bir balığı yakalamak için inat etmesinin ardından denizde geçirdiği iki günü anlatan kitap, elbette etrafta bahsedecek başka şeyler olmadan, basit ve yalın konusu ile kendini sıkmadan baştan sona okutması ile başarılıdır. "Alt metin" durumu burada da söz konusu, sıradan bir balıkçı hikayesi deyip sakın ola atlamayın. "İhtiyar Balıkçı" ismiyle görürseniz onu tercih edin, eski çeviriler daha başarılı.
Fareler ve İnsanlar - Steinbeck: "Parma Manastırı" aşk hakkındaki en iyi kitaplardan biriyse, "Fareler ve İnsanlar" da dostluk hakkındaki en iyi kitaplardan biri olmalı. Bu kitap da "Ölü Canlar" gibi toplumsal yaşam hakkında önemli şeyler söyler; ancak bu sefer konu Amerikan yaşam tarzı, Amerikan rüyasıdır.
Her bölümün ilk sayfasında yapılan tasvirler, kitabın en önemli kısımlarıdır bize sorarsanız. Karakterlerin yalnızlık ve umutsuzluk duyguları o kadar trajik anlatılmıştır ki duygulanmadan okumanız mümkün değildir. Okuduktan sonra, en başarılı edebiyat uyarlamalarından biri olan filmini de izlemek isteyeceksiniz.
Sefiller - Victor Hugo: "Sefiller", Victor Hugo'nun 1500 sayfalık, tasvirler ve bitmek bilmeyen karakter incelemeleri ile dolu romantik klasiğidir. Aşmış edebiyat eserlerinin kötü film uyarlamaları ve kötü çeviriler ile katledilmesi konusunda da bir klasiktir aynı zamanda.
Kitapçılarımız, kötü çevrilmiş, bir de üzerine bu kötü çevirilerden kısaltılmış versiyonlarla doludur. Maalesef Liam Neeson ve Geoffrey Rush'ın oynadığı filmi de umutsuz vakadır. Sefiller'in uzun yıllar önce, TRT'de yayınlanmış bir çizgi dizisi vardı, o zaman farkında değildik ama romana en sadık kalan uyarlama oymuş meğer, izleyebilmenizi isterdik. Jean Valjean'ın başından geçen, pişmiş tavuğun başına gelmemiş olayları mutlaka canlı izlemek istiyorsanız çok başarılı müzikal versiyonu, yolu Londra'ya düşenler için devamlı sahneleniyor.
Yabancı - Albert Camus: Eğer lisenizde edebiyat dersinde zorla işlenmediyse, hala "Yabancı"yı nefret etmeden okuma şansınız var demektir. Nedendir bilmek bizi aşıyor ama bu kitap, edebiyat derslerinde en çok üzerinde durulup en bıktırılan kitaplar listesinde, az önce bahsettiğimiz tüm klasiklerin üzerinde yer alıyor. Meursault, annesinin cenazesinde ağlamadığı, mezarı başında sigara içtiği için cinayet işleyebileceği varsayılan ve suçlanan zavallı bir adam. Hayat saçmadır, dünya adaletsizdir ve 2000 sayfa olmayan bir klasik okumayı düşünüyorsanız kitabınız işte budur.
Babalar ve Oğullar - Turgenyev: Bakınız bu roman liselerde zorla okutulmadığı için bir miktar daha az bilinir ama çok daha az nefret edilir. İşin aslına bakarsanız okuması zor bir romandır. Baba ve oğul arasındaki çatışma, Rusya'daki kuşak çatışmasını temsil eder.