Arka Sıradakiler
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Hoşgeldiniz, Misafir.
Son Ziyaretiniz:
Toplam Mesajınız: 0


 

AnasayfaKapıGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Japon EdebiYatı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
SiTe YeTkiLisi
SiTe YeTkiLisi
Admin


Mesaj Sayısı : 422
Kayıt tarihi : 03/08/08

Japon EdebiYatı Empty
MesajKonu: Japon EdebiYatı   Japon EdebiYatı Icon_minitimeSalı Nis. 21, 2009 2:37 pm

Japon AtaSözLeri

Kör bir dilenci de hic olmazsa ciceklerin kokusunu duyar
Bir dostunuz, yemis bahcesini geziyorsa, dalgin görünmeniz en büyük nezakettir
Sis, yelpaze ile dagitilmaz
Ilk karini sana Allah, ikinci karini insanlar, ücüncüsünü ise seytan gönderir
Üc tasinma, bir yangina bedeldir
Hizli giden araba yana yuvarlanir
Pirincin icindeki siyah taslardan korkma beyaz olanlardan kork
Yalan dört nala gider. Hakikat ise adim adim yürür, fakat yine de vaktinde yetisir
Kitaplar ruhun gidasidir
Ruhun ilaci kitaptir
Dürüstlük en iyi siyasettir
Müzik degistiginde dans da degisir
Dürüstlük en iyi siyasettir.
Tanrı'yı bir ısırgan otunda da bulabilirsiniz.
Aptalın peşinden giden aptaldır.
Kayrılma, başkalarının özgürlüğünü satmaktır.
Kendi asana dayan, başkalarınınkine değil.
Tek oku kırmak kolaydır, ama bir deste kırılmaz.

Japonya Tarihi - Önemli Olaylar ve Dönemler

Japonya Tarihi

Önemli Olaylar ve dönemler:



Tarih Detay:

Kaynak: Türk Japon Derneği


Japon takımadalarına, ilk olarak adaların hala Asya kıtasının bir parçası olduğu dönemde, yaklaşık 100 bin yıl önce yerleşilmişti. Arkeolojik araştırmalar yontma taş devrinde takımadalarda yaşayan insanların temelde avcılık ve toplayıcılıkla geçindiklerini ortaya çıkarmıştır. Cilalı taş devrinde zarif taş aletler yapılmış, ok ve yay kullanılarak ileri avlanma teknikleri geliştirilmiş ve yemek pişirmek ve saklamak için toprak kaplar üretilmiştir. Jomon stili (sicim desenli) kaplar nedeniyle, MÖ. 8 bin ile MÖ. 300 yılları arasındaki dönem Jomon dönemi olarak adlandırılır.
MÖ.300 yıllarında Asya kıtasından tarım, basit pirinç ekimi ve metal işçiliği teknikleri gelmiştir. Japonya'da yaşayanlar tarımsal üretimi artırmak için günlük yaşamlarında tarım aletleri ve demir silahlar, ayrıca dini ayinler için bronz kılıçlar ve aynalar kullanmışlardır. Bu dönemde işbölümü, yöneten ve yönetilenler arasındaki ayrılığı derinleştirmiş ve ülkede pekçok küçük devlet kurulmuştur. MÖ. 300 ile MS 300 yılları arasına rastlayan ve çömlekçi çarkında seramiklerin üretildiği döneme Yayoi dönemi denmiştir.

4. yüzyılda küçük devletler birleşti ve tüm milleti yöneten güçlü politik otorite Yamato'da (şimdiki Nara eyaleti) merkez kurdu. 4 ve 6. yüzyıllar arasında Kore'den gelen Budizm ve Konfüçyusçuluk'u kapsayan Çin kültürünün yanısıra tarımda da büyük gelişmeler görüldü. 4. yüzyılın sonlarından itibaren Kore yarımadasındaki krallıklar ve Japonya arasında ilişkiler başlamıştır. Aslında Çin'in Han hanedanlığında geliştirilen gemi yapımı, tabaklama, metal işçiliği ve dokuma gibi endüstriyel sanatlar Kore yoluyla ülkeye tanıtılmıştır.

Temeli resim yazısına dayanan Çince yazım biçimi kabul edilmiş ve bu vesileyle Japonlar Konfüçyus felsefesini, astronomi ve takvimin işleyişini ve tıbbın ilkelerini öğrenmişlerdir. Budizm 538 yılında Çin ve Kore yoluyla Hindistan'dan Japonya'ya geldi. Çin hükümet sistemi Japon yöneticilerinin, üzerine kendi sistemlerini kurdukları bir model olmuştur.

8. yüzyılın başında ülkenin ilk daimi başkenti Nara'da kurulmuştu. 710'dan 784'e kadar, 70 yıldan uzun bir süre Japon imparatorluk ailesi burada oturmuş ve giderek otoritesini tüm ülkeye benimsetmiştir. O zamana kadar başkent veya payitaht şimdiki Nara, Kyoto ve Osaka şehirleri arasında sık sık yer değiştiriyordu.

794 yılında Çin'in o zamanki başkent model alınarak, Kyoto'da yeni bir başkent inşa edildi. Kyoto yaklaşık 1000 yıl ülkeye başkentlik yapacaktı. Başkent'in Kyoto'ya taşınması, 1192'ye kadar devam edecek olan Heian döneminin başlangıcı anlamına gelir. Bu, Japonya'da sanatsal gelişimin görüldüğü muazzam dönemlerden biriydi. 9. yüzyılın sonlarına doğru Çin ile ilişkiler kesilmiş ve Japon uygarlığı kendi özel niteliğini ve formunu bulmaya başlamıştır.

Bu, dışarıdan getirilmiş kavramların yavaş yavaş aslında Japon stiliymiş gibi gösterildiği bir asimilasyon ve adaptasyon yöntemiydi. Bu yöntemin en tipik örneği, Japon yazısının Heian dönemindeki gelişimidir. Çince yazımdaki güçlük, yazarları ve rahipleri Çince formlara dayalı iki ayrı hece sistemi üretmeye itti. Heian döneminin ortalarına doğru "kana" adı verilen bu iki fonetik alfabe geliştirilmiş ve Çince üslubunun yerini alarak gelişen saf Japon stili edebiyata ışık tutmuş ve oldukça geniş biçimde kullanıma girmiştir.

İncelik ve nezaket, başkentteki yaşama damgasını vurmuştur. Saray sanatsal ve sosyal zevklere dalmış, bu arada eyaletlerdeki savaşçı klanlar üzerindeki otoritesi giderek zayıflamıştır. Krallığın etkin kontrolü giderek elden çıkarken; bu, Japonya'nın çalkantılı ortaçağında , soyları eski imparatorlara kadar uzanan iki rakip askeri aile olan Minamotolar ile Tairalar için bir ödül olmuştur. Sonunda Minamotolar 1185'de İç Deniz'de destansı Dannoura çarpışmasında rakip Taira klanını imha ederek, hakim olmuşlardır.

Minamotolar'ın zaferi, etkin politik gücün kaynağı olan kraliyet tahtının zımnen yok edilmesini ve askeri yöneticilerce, bir başka deyişle birbiri ardına gelen şogunlarca sürdürülen yedi yüzyıllık feodal yönetimin başlangıcını belirledi.

1213 yılında gerçek güç, Minamotolardan Yoritomo'nun eşinin ailesi olan Hojolar'a geçti ve Şogun vekili olarak 1333'e kadar Kamakura'da askeri hükümeti yürüttüler. Moğollar bu süre zarfında biri 1274 ve ikincisi 1281'de olmak üzere kuzey Kyuşu'ya iki defa saldırdılar. Zayıf güçlerine rağmen, Japon savaşçıları yerlerini başarıyla muhafaza ettiler ve istilacıların iç kısımlara girmelerini önlediler. Her iki saldırı teşebbüsünde de meydana gelen ve donanmalarının büyük kısmını mahveden tayfunların ardından Moğol güçleri Japonya'dan çekildiler.

Temeli resim yazısına dayanan Çince yazım biçimi kabul edilmiş ve bu vesileyle Japonlar Konfüçyus felsefesini, astronomi ve takvimin işleyişini ve tıbbın ilkelerini öğrenmişlerdir. Budizm 538 yılında Çin ve Kore yoluyla Hindistan'dan Japonya'ya geldi. Çin hükümet sistemi Japon yöneticilerinin, üzerine kendi sistemlerini kurdukları bir model olmuştur.

1333'den 1338'e kadar süren imparatorluk yönetiminin kısa ömürlü restorasyonunun ardından Kyoto, Muromaçi'de Aşikaga ailesi tarafından yeni bir askeri hükümet kuruldu. Muromaçi dönemi 1338'den 1573'e kadar, iki yüzyıldan uzun sürdü. Bu dönem zarfında Buşido'nun sert disiplini, estetik ve dini faaliyetlerde ifadesini bulmuş ve bugün bile başta gelen özelliği klasik anlamda sadelik ve kontrol yeteneği olan ülke sanatına damgasını vurmuştur.

200 yıllık yönetimin ardından Muromaçi'deki şogunluk, ülkenin diğer kesimlerindeki rakip klanların, kendi otoritesine karşı giderek büyüyen meydan okumalarıyla karşılaşmıştır. 16. yüzyılın sonlarına doğru, Japonya yücelik uğruna savaşan bölgesel beylikler yüzünden bir iç savaşla parçalanmıştı. Düzen 1590'da büyük general Toyotomi Hideyoşi tarafından yeniden kuruldu. Hideyoşi 1592 ve 1597'de Kore'ye her ikisi de Çinlilerin ve Korelilerin direnci karşısında başarısızlığa uğrayan iki istila hareketi başlamıştı. Onun Japonya'yı uzlaştıran ve birleştiren çalışmaları, Tokugava Şogunluğu'nun kurucusu Tokugava Ieyasu tarafından da pekiştirilmiştir. Japon şatolarının en ünlülerinin inşası da bu iç savaşların yaşandığı geçiş evresine rastlamaktadır.

Bu, dışarıdan getirilmiş kavramların yavaş yavaş aslında Japon stiliymiş gibi gösterildiği bir asimilasyon ve adaptasyon yöntemiydi. Bu yöntemin en tipik örneği, Japon yazısının Heian dönemindeki gelişimidir. Çince yazımdaki güçlük, yazarları ve rahipleri Çince formlara dayalı iki ayrı hece sistemi üretmeye itti. Heian döneminin ortalarına doğru "kana" adı verilen bu iki fonetik alfabe geliştirilmiş ve Çince üslubunun yerini alarak gelişen saf Japon stili edebiyata ışık tutmuş ve oldukça geniş biçimde kullanıma girmiştir.

Kendini Japonya'nın etkin yöneticisi olarak kabul ettiren Ieyasu, şogunluğunu 1603'de şimdi Tokyo olarak bilinen Edo'da kurdu. Bu Japon tarihinin en önemli dönüm noktasıydı. Ieyasu, gelecek 1265 yıl için özellikle politik ve sosyal kanunlar olmak üzere halkın yaşantısının her yönüyle tasarlandığı bir kalıp yarattı.

Ieyasu'nun tesis ettiği sosyal ve politik yapının entegrasyonunu korumanın bir yolu olarak 1639'da Tokugava Şogunluğu, Japonya'nın kapılarını dış dünyaya fiili şekilde kapatarak, şiddetli bir adım attı. İlk Batılılar Japonya kıyılarına bir önceki yüzyılda Muromaçi döneminde ulaştılar. Ülkeye ateşli silahları tanıtan Portekizli tacirler 1543'te Japonya'nın güneybatısında küçük bir adaya yerleştiler. Sonraki birkaç yıl içinde bunları, Saint Francis Xaviar önderliğinde Cizvit misyonerleri ve İspanyol gruplar takip etti. Hollandalı ve İngiliz tacirler de Japon topraklarına yerleştiler.
Avrupalıların bu akınlarının Japonya üzerinde çok derin etkileri oldu. Bu misyonerler özellikle Japonya'nın güneyinde çok sayıda kişinin inanç değiştirmesine sebep oldular. Şogunluk Hrıstiyanlığın birlikte geldiği ateşli silahlar kadar patlayıcı bir potansiyel teşkil edebileceğini fark etti. Sonunda Hrıstiyanlık yasaklandı ve Togukava Şogunluğu, Nagasaki Limanı'ndaki küçük Dejima adası içinde yaşayan bir avuç Hollandalı tüccar, Nagasaki'de yaşayan Çinliler ve arasıra Kore Lee Hanedanlığı'ndan gelen resmi elçiler dışında yabancıların ülkeye girişini yasakladı. Yaklaşık 250 yıl boyunca Japonya'nın dış dünya ile tek bağlantısı bu insanlardı. 18. yüzyılın sonlarından itibaren açılma yönünde giderek artan baskılar 19. yüzyılın ortalarında meyvelerini verdi. 1853 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin dört gemilik bir filosu Tokyo Körfezi'ne demir attı. Bir sonraki yıl aynı ziyareti gerçekleştiren Amerikan filosu bu ikinci ziyaretinde, bu kez iki ülke arasında bir dostluk anlaşmasına imza attı. Bunu, hemen Rusya, İngiltere ve Hollanda izledi. Bu Japonya'nın içe kapalı geçirdiği dönemin bittiğini haber veriyordu. Dört yıl sonra dostluk anlaşmasını ticaret anlaşmalarını izledi. Bu aşamada kervana Fransa da katıldı.

İkili anlaşmalar feodal dönemin de sonunu getirdi. Ülke önce kargaşaya sürüklendi. 10 yıl kadar süren kargaşanın ardından Tokugava Şogunluğu tarihe karışırken, 1868 tarihi itibariyle Meiji Restorasyonu dönemi başladı. Hakimiyet İmparatora geçti.
Meiji dönemi Japonya'nın modern tarihinin de başlamasını haber verir. Bu dönemde Japonya Batı'nın yüzyıllar içinde kurduğu modern sanayileri, politik kurumları, kısacası modern bir toplumu 20-30 yılda yaratıverdi. Başkent Kyoto'dan bir önceki başkent olan Edo'ya taşındı. Ancak adı Tokyo olarak değiştirildi. Tokyo, "doğu başkenti" anlamındadır. Yüzyılların birikimi çok geçmeden kendini gösterdi. Ülke her bakımdan gelişmeye ve genişlemeye başladı. Bu gerektiğinde savaş anlamına da geliyordu. 1894-1895 yıllarında Çin ile yapılan savaşı Japonya kazandı ve Tayvan'ı ele geçirdi. Japonya 1904-1905 yıllarında Rusya ile yapılan savaşı da kazandı Güney Sahalin'i eline geçirdi. Aynı yıl Kore'nin yönetimini aldı, bu ülke 1910'da ilhak edildi.Bundan iki yıl sonra da İmaparator Meiji öldü. Bundan sonraki dönemde ülke büyümesini sürdürmekle birlikte ekonomik durgunluklar, siyasi çalkantılar ülkeyi kaosa sürükledi.
Egemen güçler arasındaki çekişmeler, ülkeyi İkinci Dünya Savaşı'nın tam ortasına taşıdı. 1945 Ağustos'unda İmaparator'un emriyle halk silahlarını bıraktı, ülke teslim oldu. Ülke altı yıl kadar müttefiklerin kontrolünde kaldı. Bu dönemde ülkenin ekonomik ve toplumsal yapısını değiştirecek, reform nitelikli bir dizi yapılanmaya gidildi. Tarım alanları yeniden paylaştırıldı. Zaibatsu denilen aile şirketleri dağıtıldı. İşçilere ve kadınlara çeşitli haklar tanındı, 1947'de liberal bir anayasa ilan edildi. 1951 San Francisco Barış Antlaşması ile Japonya dış ilişkiler kurma hakkını yeniden kazandı. Bu tarihten itibaren yaklaşık 15 yılda ülke yeniden uluslararası rekabet gücüne ulaştı. 1964 Tokyo Olimpiyatları ülkenin uluslararası arenaya kabul edilişinin ve ülkenin yeniden ayağa kalkmasının tescili niteliğindeydi. Bütün dünyayı etkileyen sosyal olaylar Japonya'da kurumların geliştirilmesi sonucunu doğurdu. Bundan sonraki dönemin en önemli olayları ise 1972'de Okinava'nın Amerikan yönetiminden tekrar Japonya'ya geçmesi ve Çin ile bir uzlaşmaya varılmasıdır. Bu tarihten sonra Japonya özellikle uluslararası ekonomik ve mali piyasa v kuruluşların baş aktörlerinden biri haline geldi. Japonya Devlet Yapısı


Japon Anayasası 3 Kasım 1946'da resmen ilan edildi ve 3 Mayıs 1947'de yürürlüğe girdi. Anayasa'da, Japon halkı demokratik düzen ve barış ideallerini desteklemeyi taahhüt etmektedir. Anayasa'nın başında şu ibare vardır: "Biz, Japon halkı, her zaman için baskı ve taassubun, zulüm ve köleliğin dünyadan uzak tutulması ve barışın korunması için mücadele ederek, uluslararası toplumda şerefli bir yere sahip olmak isteğindeyiz."
Anayasa'ya göre,
- İmparator, halkın birliğinin ve devletin sembolüdür. Hükümran güç halkın elindedir.
- Japonya savaşı mutlak bir hak olarak reddeder. Ayrıca, gücün diğer milletlerle münakaşa etmek için kullanılmasını ve yönlendirilmesini de reddeder.
- Temel insan hakları, ebediyen ve dokunulamaz şekilde garanti altına alınmıştır.
- Eski Asilzadeler Meclisi'nin yerini, üyeleri, Temsilciler Meclisi üyeleri gibi halk tarafından seçilen Senato almıştır. Senato'nun Temsilciler Meclisi'ne üstünlüğü vardır.
- Yürütme yetkisi, topyekün Parlamento'ya karşı sorumlu olan Kabine'nindir.
- Anayasa'da kararlaştırılan durumlar dışında Imparator'un hükümetle ilgili yetkisi yoktur. Bunun yanısıra, örneğin, Başbakanı ve Yargıtay baş hakimini atar. Ancak, Başbakan ilk önce Parlamento tarafından, baş hakim de Kabine tarafından belirlenir. İmparator'un ayrıca halk adına kanun ve anlaşmaları yürürlüğe koymak, Parlamento'yu toplantıya çağırmak ve Kabine'nin tavsiye ve tasvipleri doğrultusunda şeref nişanı vermek gibi görevleri mevcuttur.
Japonya, başkent Tokyo da dahil olmak üzere 47 eyalete ayrılmıştır. Eyaletler, şehirler, kasabalar ve köyler yerel yönetimlerin idaresindedir. Eyalet valileri ile şehir, kasaba ve köy belediye başkanları, yerel meclislerin üyeleri gibi, ilgili bölgeye kayıtlı seçmenler tarafından seçilir.

İmparatorluk Ailesi

İmparator Hirohito'nun vefatı üzerine 7 Ocak 1989'da Akihito, Japon İmparatoru olarak tahta geçti. Milletvekilleri ile yaptığı ilk resmi görüşmede İmparator Akihito, Anayasa'ya bağlı kalacağına söz verdi ve ulusun daha da kalkınması, dünya barışı, halkın refahını tesis konularında isteklerini ifade etti. İmparator Hirohito ve İmparatoriçe Nagako'nun ilk oğlu olan İmparator Akihito 23 Aralık 1933'de Tokyo'da dünyaya geldi. Veliaht Prens Akihito 1952'ye kadar Gakushuin Lisesi'nde ilk ve orta öğrenimini tamamladı ve 1956'ya kadar Gakushuin Üniversitesi'nde eğitim gördü. Nisan 1959'da, Shoda Michiko ile evlendi.
Savaş sonrası asilzadelik kaldırıldı ve yalnızca İmparatorluk Ailesi üyelerinin asil sıfatlarını kullanmasına izin verildi. Eski İmparator Hirohito'nun evlenen kızları imparatorluk sıfatlarını terketmişlerdir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://arkasiradakilerdizis.hareketforum.com
 
Japon EdebiYatı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Arka Sıradakiler :: Genel / Her Telden :: Edebiyat-
Buraya geçin: